Ebediyat / Yaz Çiz Tahtası Ağustos 8, 2017

Denize Doğru

Kız güzeldi

Çok güzel.

Gören herkesin gözleri ona kayardı mekana girince

Ama o gözlerin hiçbirini görmezdi

Hüzünlü gözleri.

Nedir bilinmezdi sakladığı şeyleri

Hüzünlü gözlerinin.

Bir kilo portakal alırken de

Çekirdeğini çitlerken de

Aynı bakardı hüzünlü gözleri.

İşe yeni başlamıştı

Ankara’nın ilk soğuğunda.

Kaymamaya çalışırken buzların üstünde

İşe gider, işten dönerdi.

Yeni aldığı paltosuna bi türlü alışamadı ya

Yine de en sevdiği gibi sarılırdı

Ankara’nın soğuğunda.

Bazen parası olmazdı yemek yemeye

Simit yerdi,

Sabah kahvaltısında ya da öğlen arasında.

Sefalet bu ya,

Memur olmuştu ailesinin zoruyla.

E ne yapsın sanki,

Aile memur olunca

O da memur olmuştu.

O da katılmıştı artık

Bir ekmeğe muhtaç, karın tokluğuna çalışanların kervanına.

Yerken simidini

Hüzünlü gözlerle

Sarıldı yine paltosuna,

Ankara’nın soğuğunda.

Hiç alışamadı bu yanaklarını donduran soğuğa,

Kulaklarında uğuldayan rüzgara,

Yağan kara…

Bazen sadece oturur gözlerini kapardı.

Düşünürdü, düşlerdi

Geldiği yerleri…

Oralarda ne donduran bu soğuklar,

Ne yağan karlar

Ne de uğuldayan rüzgarlar vardı.

Teyzesinin küçük bahçesini düşünür

Sarmaşıkları hayal ederdi çoğu zaman.

Toprağı eşeleyip gül fidelerini dikerdi çocukken.

Gülerdi o zaman, yani çocukken.

Gerilmiş hamağa uzanır

İçini ısıtan o güneşi selamlar

Ona masallar anlatırdı.

Neden masal anlatmasındı ki zaten,

Hep ay varken

Gece olmuşken mi anlatılacaktı masallar.

Günün her anı bir masal olamaz mıydı sanki.

Anlatırdı masallarını ve hayali dostlarını güneşe.

Sonra gözlerini kapardı

Uzaktan gelen denizin sesini duymak için.

Denizin dalgaları sanki her vuruşunda daha sert çarpardı kıyıya

Kıza sesini ulaştırabilmek için.

Dalgalar çarptıkça kıyıya

Kokusunu verirdi her tarafa.

Öyle bir kokuydu ki bu,

Ne anne gibi, ne çiçek

Ne de bir yemek.

Ama çekerdi kendisine tutamazdın.

Hafif bir meltem ödünç alırdı denizden

Kızın burnuna getirirdi kokuyu.

Anne gibi,

Tümünü içine çekse bile

Yeniden, yeniden getirirdi üşenmeden.

Kız kokuyu içine çeker hayallere dalardı,

Daldığı hayalleri de yine güneşe anlatırdı.

Gözlerini açtı güzel kız

Soğuk Ankara sabahına.

Kendisi gibi o günler de uzakta kalmıştı artık.

Hüzünlü gözlerle

Gevreğini yedi,

Evvelsi akşamdan kalan çiğdemleri toplayıp poşedini kaldırdı.

Hiç sevemediği paltosuna sarıldı

En sevdiği gibi.

Ve yeni bir güne başladı

Geçenkinin aynısı…

You may also like...